Kapitalist düzen o kadar acımasız hale geldi ki, elimizde kalan üç kuruşa bile göz dikti. Ve dikmeye de devam ediyor. Son yılların en acımasız ve en denetimsiz büyüyen bir sektöründen bahsedeceğim. “MARKET ZİNCİRLERİ” hani şu her mahallede görmeye alıştığımız, binlerce esnafın kapanmasına sebep olan marketler.

Bakmayın market dediğime artık hepsi bir köşede bakkal gibi açılıyor, her istediği ürünü de istediği gibi satıyor. Tabi bir tane değiller. Biri bir mahalleye açıldı mı, hemen arkasından diğerleri de o mahalleye bir tane açıyor. Cafcaflı raflarla, her dakika verilen reklamlarla çocuklarımızın dahi akıllarında yer ediyorlar. 

Önceden dev marketlerimiz vardı. Parasal gücü olan aileler hafta sonu bu dev marketlere gider hem alışveriş yapar hem yer içer hem de değişik bir aktivite yaşamış olurlardı. Şimdi öyle mi? Her köşe başında 3 market, isimlerini siz biliyorsunuz yazmama gerek yok.

Ne mahallenin kasabı kaldı ne bakkal ne manav kaldı ne mandıra. Akıllarına ne eserse vatandaşın neye ihtiyacı varsa satıyorlar. Okullar açılıyor kırtasiyecileri vuruyorlar, her daim bir manav oluyorlar. Kuru bakliyat, mandıra, kuru yemiş, kasap ürünleri, tekel ürünleri, hatta elektronik eşyalar bile satıyorlar.

Dev bütçelerle kurulmuş, parasal yönden hiçbir sıkıntısı olmayan bu marketlerle bizim sokak aralarında kurulmuş bakkal, manav, kasap mandıra baş edebilir mi? Tabi ki de edemez. Hal böyle olunca ne olacak peki? Bir, bilemedim iki yıl dayanan esnafımız yıllardır evine ekmek götürdüğü ekmek teknesinin kapısına kilidi asacak.

Elbette küresel sermayeye karşı değilim ama bu kadar da olmaz. Madem bu marketler bu kadar kolay ve hızlı ilerliyor, madem bu kadar çok kazanıyorlar, o zaman belli bölgelere ya da şehir dışına gönderilerek o bölgedeki esnafın biraz olsun nefes almasına katkı sağlanabilir.

Yetkililere sesleniyorum buna bir çözüm bulunmalı. Bir yere ya da bir mahalleye bu tür market açılıyorsa, devlet ikinci bir markete izin vermemeli. Devlet kendi esnafını ve halkını da düşünmeli. Bir şirketin kazancı olacak diye, o mahallede yaşayan onlarca esnafın kapısına kilit vurdurmamalı.

Burada en büyük sorumluluk belediyelere düşüyor aslında. Kanun olarak belli bölgelere izin hakkı verilmeli.

20 yıllık esnaf olan mahalle bakkalı, bu yaştan sonra ne yapacak? Yıllardır kasap dükkanı işleten vatandaş fabrikaya girip nasıl çalışacak? Ailesine kim bakacak? Çocuğunu kim okutacak? Dükkanı kapanan manav sağlık hizmetinden nasıl yararlanacak? Eşi rahatsızlaşınca sosyal güvencesi biten vatandaşın derdine kim derman olacak?

Esnaf olarak o kadar mağduriyetler yaşanıyor ki, esnaf odaları, birlikler, dernekler hepsi ama hepsi uyuyor. Kendi makam ve koltuklarının derdine düşmüşler. Mesela iş yerini kapatan ya da iflas eden bir esnafı düşünün, bu adam ne yapar Allah aşkına?

Nasıl bir işçi belli süre çalışınca ve işten çıkarılınca işsizlik maaşı alıyorsa, belli bir süre esnaflık yapan dükkan çalıştıran da bu maaştan yararlanmalı. İflas eden, dükkanını kapatan esnaf buruşturulup bir mendil gibi çöpe atılmamalı. Yıllarca stopaj ödemiş, çevre vergisi ödemiş, KDV ödemiş, gelir vergisi ödemiş bir esnaf, işleri iyi gitmeyince bir kenara atılmamalı. Bir süre devlet tarafından desteklenmeli ve sağlıktan sonuna kadar yararlanmalıdır.

Son olarak aralık ayı sonunda BAĞ-KUR prim borcu olan esnafımız ve çiftçimizin sağlıktan yararlanma fırsatı bitiyor. Fırsat eşitliğine kötü bir örnek olan bu uygulamadan vazgeçilmesini temenni ediyoruz. Prim borcu olan vatandaşlarımızın da en az Suriyeliler kadar değerli olduğunu düşünüyor ve sağlıktan süresiz yararlanmasını istiyoruz.

Saygılar

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel