Ama biraz ucuz ama biraz pahalı her şehrin muhakkak bir fiyatı vardır. Bu şehir olmakla kent olmakla eş anlamlıdır.

Örneğin çok lüks şehirlerde yaşamanın bir bedeli olmalı nasıl lüks bir arabaya binmenin bir bedeli varsa lüks şehir ve kentlerde de yaşamak için belli bir bedelin ödenmesi gerekmez mi?

Hal böyle olunca elbetteki buralarda sunulan hizmetlerin de çok kaliteli olması gerekir.

Şehirler en büyük yatırımların yapıldığı merkezler olmak zorundadır. Çünkü bir yatırımdan ne kadar çok insan yararlandırabiliyorsanız o yatırım kendisini o kadar çabuk geri ödeyecektir.

Şehre yapılan yatırımlarda çok sayıda insanın yararlandığı yatırımlardır. Dolayısıyla, şehirlere ucuz, kalitesiz ve kısa vadeli yatırımlar yapmak en büyük israftır.

 O zaman mahalli idareler kanunu bana göre acilen ele alınmalı ve değiştirilmeli. “Şehrin rantı şehir de kalmalı” evet şehrin rantını nasıl dağıttığımıza bir bakarsak doğru olanı buluruz.

Şehrin rantını şehrin kuş uçmaz kervan geçmez yerlerinde tarlası olan birini düşünün ve bu t arla Belediye tarafından imara açıldığı zaman birden bire o tarla sahibi 50-60 daire sahibi olduğunu görüyor ve hiç hakkı olmadan birileri zengin ediliyor. Biliyorum bunu okuyanlardan bazılarının pek işine gelmeyecek ve bana da kızacak. Ama işin doğrusu bu değil. Tarlanın tarla olduğu dönemde dönümü 3 bin lira ise bu tarla imara açıldığında dönümü 3 yüz bin liraya çıkıyor ve bunun tamamı tarla sahibine bırakılıyor ise işte burada büyük bir haksız kazanç var demektir. Oysa o imarı çıkaran belediyedir ve rant belediyenin olmalıdır elbette tarla sahibine de bir şeyler verilsin ama o kadarı değil, örneğin tarlası 3 bin lira ediyor ve imar geçtikten sonra 3 yüz bin lira ediyorsa bu 3 yüz bin liranın en az yüzde yetmiş’i belediyeye verilmeli belediye de bu paralarla yaşanabilir kentler yapabilmeli ve böylece gayrimenkul rantı ile de merkezi idareye devamlı avuç açmaktan kurtulmalıdır. Yani tarlayı büyük bir rant haline getiren şehirdir. Tarla sahibi değil.

Bu günkü yasalar devam ettiği sürece şehrin rantı kişilere peşkeş çekilecektir. Böyle kaldığı sürece de bu devam edecektir.Temel amaç;  şehirciliğin gelişmesi için kent rantının yerel yönetime yansımasını sağlamak için gereken yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerekiyor.

Belediyeler de icradan değil yönetimden sorumlu olmalıdır tüm şehir hizmetlerimin özel sektör kurum ve kuruluşlarınca yerine getirilmesi öngörülmelidir. Bu hizmetlere hastahane , okul, çöp,ulaşım,su ve hatta denetim dahil olmalıdır.

Şehire birey öncelikle ekonomik güce kavuşmak adına geliyor ve ekonomik güce kavuşan bireylerin de doğadır ki, kısa süre içinde sosyal ve kültürel yaşamını zenginleştirecek imkanlar da arayacak, talep edecektir.

Şehir bu ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda; sosyal yaşamı zenginleştirecek tüm sanat ve kültürel hizmetlerini bireye hakkıyla sunmak durumundadır.

Gerek devletin gerekse yerel yönetimlerin şehirde kültür ve sanat faaliyetlerini teşvik etmesi asli sorumlulukları arasındadır. Bu teşvik, tüm sanat ve kültür faaliyetlerinin vergiden muaf tutulması yoluyla sağlanmalıdır.

Devlet sanat ve kültür insanının devlet ya da yerl yönetimlerce maaşa bağlanması ve devlet sanatçısı gibi ilkel yaklaşımlarla onun sanatçı kişiliğine yapılabilecek en büyük hakarettir. Onun bağımsızlığından kaynaklanacak olan yaratıcılığını da , yani sanatsal yönünü de yok edecektir. Bu devlet sanatçılığı konusunu Türkiye bence enine boyuna tartışmalıdır. Devletin sanatçısı olmaz. Halkın sanatçısı olur. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel