Nisan ayında referandum sandığıyla Millet olarak buluşacağız. Bu referandum parlamenter sistemle boşa geçen yılların telafi edilebilmesi için millete sunulan büyük bir fırsattır.

İhtilal Anayasası, koalisyonlarla zaman kaybına neden olmuş, yapılan darbelerle kesintiye uğramış, ülkedeki çift başlılık vesayetçi yapılara fırsatlar sunmuştu. Terör ve mafyavari çetelerin üremesine neden olmuş… Halkın iradesinin tam anlamıyla meclise yansımasına imkân tanınmamıştı.

REFERANDUMDA DAVA MAYASININ ÇALINACAĞI O BEYAZ SAYFAYI ÇEKİŞTİRMEYİN…

"Geçmişini bilmeyen bugününü anlayamaz ve yarınını kuramaz" diyor merhum Barış Manço.

Geriye dönün hatırlayın… MTTB, Akıncılar, Milli Selamet Partisi, ev sohbetleri, akşam toplantıları, eylemler, çalışmalar, teşkilatlanmalar… 1980 Darbesi'nin ardından muhafazakâr camiadaki hemen her ismin aşina olduğu gruplar ve olaylar…

Derneklere, vakıflara, sosyal çalışmalara göz açtırılmayan o dönemde, bir grup insan Türkiye'nin en büyük siyasi hareketinin temelini attı. 1983'de kurulan Refah Partisi, ülkedeki mevcut siyasal durum nedeniyle mümkün olandan daha fazla cesaret ve daha fazla çabayla ayakları üzerinde durabiliyordu. Ve Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının olağanüstü çabaları…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anlattığı Abdülmecit Yücel'leri ihatırlayın…

“Sene 1985. İstanbul'da İl başkanlığı görevine getirildim. İstanbul'un 19 ilçesi vardı fakat kurulan parti teşkilatı sayısı 8 idi. Yoğun bir gayretle, 3 ay içerisinde 19 ilçenin tümünde teşkilatlarımızı kurduk. Her akşam 18 ile 22 arasında açık olacak diye karar aldık. Bu kararı il merkezinden telefonlarla sürekli kontrol ediyorduk. Bir akşam, nöbetler ne durumdadır diye il merkezine uğradım. Dediler ki, Şişli cevap vermiyor. Bunun üzerine nöbetçi arkadaşıma dedim ki, sen aramaya devam et, ben de bir arabaya atlayıp bakayım. Gittim ki, kapı açıldı. O zaman kapıda, ismen henüz tanımadığım, gözleri yaşlı bir kardeşimiz vardı. 'Niye ağlıyorsun?' diye sordum. 'Biraz kederlendim başkanım' dedi. 'Ya hu neyin var, belki ben yardımcı olabilirim' dedim, 'Biraz kederlendim başkanım, hiçbir derdim yok' dedi. Peki, telefon cevap mı vermiyordu dedim, “Başkanım bir işim vardı, onun için yarım saat geç açtım teşkilatı” dedi. İşte bu ağlayan kardeşimiz, bana ağlama gerekçesini açıklamayan bu kardeşimiz, Abdülmecit kardeşimizdi. Ertesi sabah ağlamasının gerekçesini öğrendim. Meğerse Abdülmecit kardeşimin refikası doğum esnasında şehit olmuş. O da yavrusunu yengesine teslim etmiş. Hanımını da hastanenin morguna indirmiş. Nöbetim var diyerek koşarak nöbete gelmiş. Değerli kardeşlerim, bu davanın mayasında Abdülmecitlerin bu imanı var.” Gençler, hanımlar, beyler bu günlere böyle gelindi…                                                                                                                                                            

Rahmetli Necmettin Erbakan’ı hatırlayın, Erbakan, mevcut parlamenter sistemin azizliğine uğramayıp 5 yıl iktidarda kalma imkânı olsa idi D-8’ler ve İslam İşbirliği teşkilatı tam kapasite çalışarak haçlıların Ortadoğu’da kurmaya çalıştıkları o sömürü çarkları kırılmış olacaktı.

En Son 15 Temmuz’ u hatırlayın. 5 milyona yakın vatandaşın katıldığı Yenikapı’daki mitingte konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli, “15 Temmuz darbe girişiminin bir istila ve yıkım hamlesi, 15 Temmuz’da felaketimizi projelendirdiler. Son nefesimizi vermeyi hedeflediler. Cinayet örgütüne Türkiye’yi vur emri verildi” dedi. Bu kadar vahim idi 15 Temmuz kalkışması…

Yine Sn. Bahçeli , "Herkese duyuruyorum, Doğu Perinçek ile hayırcı yoldaşları ile Recep Tayyip Erdoğan arasında seçim yapacaksak Sayın Erdoğan deriz" dedi. Ya siz! SP’li kardeşlerim…

28 Şubatından 15 Temmuz darbe girişimine kadar ülkede vatandaş aleyhine yapılan tüm şer girişimlerin var olma nedeni çift başlılığa müsaade eden parlamenter sistemi değil mi?
 

15 TEMMUZ’DA DARBEYE DUR DİYENLER “EVET”; DARBEYE DESTEK OLANLAR “HAYIR” CEPHESİNDE

Siyasi yelpazede bulunan liderlerden Rahmetli Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu, Turgut Özal, Alparslan Türkeş ile her ne kadar darbecilere karşı durmasa da Süleyman Demirel’in başkanlık sistemini arzuladıkları ama bir türlü gerçekleştirme imkânı bulamadıkları biliniyor. Bu liderlerin tamamının varisleri bu referandumda EVET diyeceklerini bir bir açıkladılar.

15 Temmuz’dan sonra safların iyice belirginleşmeye başladığı bu dönemde “EVET” diyenlere bakıldığında meclisteki partilerden Ak Parti ile MHP’nin doğrudan destek verdiğini görüyoruz.

Kısaca söylemek gerekirse bu cephe aynı zamanda 15 Temmuz darbesine canı pahasına dur diyenlerden oluşuyor.

“HAYIR” cephesinde ise, CHP, HDP, PKK, MLKP, DHKP-C, FETÖ, İsrail, Haçlı Batı ve Amerika bulunuyor. Malum bu cephenin en büyük özelliği darbe girişimini televizyon başında sevinçle karşılayanlardan oluşmuyor mu?

Bir de tarafsız olun çağrısı yapanlar…

“TARAFSIZ OLALIM” DEMEK “HAYIR” OYU VERENLERE ÖRTÜLÜ DESTEKTİR

 

Referandum sürecine girdiğimiz bu günlerde hemen hemen herkes oyunun rengini belli ederken bu arada “evet”çiler cephesinde görünüp “hayır”cılara çalışan ipe sapa gelmez açıklamalara ve yazılara şahit olmaktayız.

Yapılacak oylamanın sıradan bir referandum olmadığı, ülkenin istikbalinin söz konusu olduğu ortada iken bu durumda tarafsızım şeklinde yapılan açıklamalar resmen “hayır” cephesine destek vermek demektir.

Unutma ki önüne gelecek bu sandık, siyasi partilerin seçileceği Genel Seçim ve ya belediye başkanlığı sandığı değildir. Bu sandık ülkenin geleceğinin, elde edilen kazanımların, yapılan yatırımların, mazlum milletlere daha çok yardım edebilmenin, var ya da yok olmanın oylaması olacaktır.

“Tarafsız olalım” çağrısı yapanların, bu referandum sürecinde “hayır” cephesinde yer alan FETÖ, PKK, DHKP-C, İsrail ve haçlı batının yanında yer almış olmazlar mı?

PKK ve FETÖ’nün fikir beyan edip “HAYIR” kampanyaları başlattığı bir ortamda, Rektörlerin, kaymakamların din adamlarının “evet ya da hayır demesi doğru değil” şeklin de yapılan açıklamalar, PKK ve FETÖ’nün yanında yer almak demek değil mi?

 Rektörlerin, kaymakamların din adamlarının “evet ya da hayır demesi doğru değil” şeklinde yapılan açıklamalar, 15 Temmuz’da milleti için şehit olan, gazi olan ve kelleyi koltuğa alıp o gece düşmana meydan okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı referandumda yalnız bırakmaya bir çağrı olduğu kadar Cumhurbaşkanı’na bir rest çekme girişimi değil mi?

TERÖR ÖRGÜTLERİ DAHİ KONUŞACAK, BEN VATAN EVLADIYIM DİYEN SUSACAK ÖYLE Mİ?

PKK ve FETÖ’nün fikir beyan edip “HAYIR” kampanyaları başlatacak, 15 Temmuz'da "Darbe yapıyoruz. Ezanları ve selaları susturun ve milleti uyandırmayın!" deyip din görevlilerini susturmaya çalışan darbecilerin yanında olmak arasında bir fark var mı Allah aşkına!

15 Temmuz’da okuduğu ezan ve selalar ile milletin önüne düşüp darbecileri durduran sağduyulu bu aziz millet, referandum sürecinde de aynı kahramanlığı yapması bu güne kadar elde edilen kazanımlar adına bir borçtur.

Tekrar hatırlatmak isteriz ki bu referandum siyasi bir oylama olmayıp herkesin kendi oyunun rengini belli edebileceği, sosyal medyada çok rahat paylaşımlar ile propagandasını yapabileceği bir oylamadır.

28 Şubatta ülkenin düştüğü o hazin duruma düşmeme,  dünyanın dört bir tarafında ezilen ve Türkiye’nin yardımını bekleyen mazlumlar adına bu referanduma tüm Türkiye’de, vali, kaymakam,  müftü, imam, müdür, öğretmen, dört elle sarılıp “EVET” demeli ve bu konuda da milleti ikna etmelidir.

“TARAFSIZ OLALIM” diyenler unutmasın ki bu referandum, “EVET” ile geçmezse 28 Şubat öncesi özlemi içinde olanların ve 15 Temmuz’da ülkeyi parçalamak isteyenlerin ekmeğine yağ sürersiniz…

REFERANDUMDA “EVET” DEMEK

Siyasi istikrara EVET demektir…

Çift başlılığın ortadan kalkmasına EVET demektir…

Terörle mücadelede anında karar verilmesine EVET demektir…

"Niye EVET" Duyguları mantığın önüne koymamak için…

Cumhurbaşkanlığı sistemi ve yeni anayasa teklifine “hayır” diyenler:  CHP başta olmak HDP,  PKK, FETÖ ve bunların arasında kalan SP (Rahmetli Necmettin Erbakan’ın çok sık söylediği bir söz:  “Kafanız gözünüz kırılmadan gelin” sözü;  hasedi, kini,  duyguyu aklın önüne koymamak demektir “SP’li kardeşlerim” hatırlasınlar lütfen).

Türkiye “EVET” diyerek ve bunu da Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı “Yeni Türkiye'nin Cumhurbaşkanı” yaparak taçlandırırsa, hainler için, zalimler için, vatan-millet-bayrak-ezan düşmanları için deniz bitmiş demektir.

Bizim Davamız Çanakkale ruhu… Bizim davamız, Abdülhamit Han'ın, Adnan Menderes'in, Turgut Özal'ın, Necmettin Erbakan'ın davası…

Evet demek, Çanakkale ruhunun torunları olanlarla beraber olmak demek…

Hayır demek, bu topraklarda yeni bir fetret devrine izin vermektir.

Evet demek, bin yılın kaynaştırdığı bu aziz Millete kurulan tuzakları bozmaktır.

“Evet” demekle bu millet yeniden doğacak tereddüt ve tehditlerin perdesini yırtıp atacaktır.

 

“Hayır” Demek,  Doğu Perinçek ve Hayırcı Yoldaşları İle Olmaktır”.

Hayır demek, Üst akıl dediğimiz 15 Temmuzda ülkeyi kana bulayanlarla yan yana olmak…

Referandumda hayır demek; 15 Temmuz’da hainlere meydan okuyan Erdoğan’ı referandumda yalnız bırakmaktır!

Referandumda Hayır Demek, üst akıl dediğimiz 15 Temmuzda ülkeyi kana bulayanlarla yan yana olmaktır!

Dikkat ediniz hayır demek;  şehadet gazilik deyince al bayrak deyince istiklal marşını duyunca yürekleri coşkuyla çarpmayanlarla ekmeğimizi paylaşmaktır...

“O hayır diyecekleri,  onları iyi belleyiniz onlar bizden değildir. Onlar kuzu postuna bürünmüş kripto canavarlarıdır unutmayınız”!

Merhum Ali Fuat Başgil'e;  "Cumhurbaşkanlığına aday olursan... Mezarın bile hazır" diye tehdit eden zihniyet varsın "Hayır" desin...                 

Bizler ise EVET le Yola Devam Diyeceğiz..!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel