Bence bu konuda kavram kargaşasının temel nedenlerinden biri, tüm dünyada “demokrasi”sözcüğünün saygınlığından olsa gerek- siyasilerin savundukları görüşlerini üzerine bina ettikleri bir sözcük haline gelmiş ve bu siyasi görüşler aslında ne olursa olsun!

 

Örnekleyecek olursak, kendi modellerine veya rejimlerine sosyalist devletler “halk demokrasisi” üçüncü dünya ülkeleri “milli demokrasi” faşist yönetimler bile “ otoriter demokrasi” gibi adlar vermişler kendilerince..

 
Oysa çağdaş demokrasi diye bir kavram var ve tasvip edilebilecek ve de sevilebilecek bu güzel tanımlama özgürlüklerin kurumsallaşması demektir buda dünya liberallerinin bir ürünü olduğu gerçeğini kabullenmek zorundayız. Çünkü gerçek olan bu..

 Çağdaş demokrasinin teorik esasları XVII. yy'ın sonlarından itibaren klasik liberalizmin kurucuları tarafından oluşturulmuş olduğunu biliyoruz. Temel insan hak ve özgürlükleri, kuvvetler ayrılığı, halk egemenliği gibi demokrasinin temel prensipleri, klasik liberal doktrinin ürünleri olarak belirginlik kazandığı gerçeği gözardı edilemez..


20 yy içinde 1975 Helsinki Nihai Senedi ile 1990 Paris Şartı’nda  ifade bulmuş ve tesis edilmiştir.

Üzerinde durmak istediğim asıl kavram “hukuk devleti” kavramıdır.

Hukuk devleti, ilkesini kabul etmeyen bir sistem, çağdaş demokrasi olarak nitelendirilemez.

Dünya serüvenine başladığı günden buyana sadece 5 bin yıl önce ortak ihtiyaçlarını karşılamak, hak ve özgürlüklerini güvenceye almak amacı ile insan oğlunun ilkel devletleri kurmaya başlaması olarak kabul edilir..

Toplum içinde birtakım bireylerin iktidarı ele alması demek olan devletin kuruluşu demek olan devletin kuruluşu, aslında üretici olmayan,başkalarının ürettiklerinden pay alarak geçinen bir yönetici sınıfının doğması ile sonuçlandı. Bu sınıf, o kadar üstün devlet gücü ve yetkileri ile donatıldı ve olacağına bakın. İşte bu sınıfın yöneticileri devletin kuruluş amacına aykırı olarak daima insan hak ve özgürlüklerini sınırlam eğilimi içine girdiler.


Faşist ve komünist  totaliter sistemler insanlara özgürlüklerine karşılık  ekonomik refah ve mutluluk vadettiler. Netice malum insanlığı büyük felaketler yaşattılar ve çok başarısız oldular.

Öte yandan özgürlükçülüğü daha çok koruyan rejimlerin, çok daha hızlı bir ekonomik gelişmeyi gerçekleştirdikleri görüldü emek arz ve talebi arasında denge daha kolar kuruldu. İşsizlik sorunu daha kolay çözüldü, asgari geçim düzeyi daha yüksek bir çizgiye oturdu yani, sosyal devlet düşüncesiyle varılmak istenen hedefler, kendiliğinden, daha tatmin edici ölçülerle gerçekleşti.

Biz bunu göremedik veya görmek istemedik, bir zamanlar CHP sokaklarda Türkiye laiktir laik kalacak diye sloganlar atarak siyaset yaptı. Sanki karşısında Türkiye laik olmasın diyen bir kitle varmış gibi oysa toplasanız bunlar istisnadan öteye geçmezdi. Şimdi de aynı terane laiklik tartışmaları.

Evet ben diyorum ki Türkiye laik demokratik bir hukuk devletidir. Aynı zamanda sosyaldir bu devlet.

Tabi ne kadar sosyal, ne kadar demokratik, ne kadar hukuk devleti olmuşuz işte bunları tartışalım. Boşuna gündem değiştirmek adına saçma sapan şeylerle uğraşmayalım.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel