Ülkemizde 1930’larda başlayan devletçilik anlayışı dünya da olanlardan etkilenip etkilenmediğine bir bakacak olursak, insanlık XX . yy’a ekonomi blokları arasında bölünmüş ideolojik kamplaşmaya hazırlanmış globalleşme sürecinden tamamen uzaklaşmış hatta, tersine Ulus-Devlet düşüncesinin hakimiyetinde girdi..
 
Katliam diyebileceğimiz savaşlar bu dönemde oldu. İhtilaller hep bu döneme damgasını ikinci dünya harbi yaklaşık 50 milyon insanın ölümü ve büyük ekonomik kaynakların israfı ile sonuçlandı..
 
Bu acıları yaşayan dünya 1944 yılında düzenlenen Bretton Woods Konferansı’nda barışın refahın hakim kılınacağı yeni. İr dünya oluşturmanın çarelerini aramaya başlamıştı. İnsanlık büyük acılar çekmiş açlık sefalet tüm dünyayı kasıp kavuruyor ve insanlık tarihinin en acı günleri yaşanıyordu.
 
Bretton Woord konferansı’nda Dünya ekonomilerinin entegrasyonu ve kalkınmanın Dünya Çapında gerçekleştirilmesi için birtakım prensipler belirlendi. Nitekim, Dünya Bankası ve İMF gibi teşkilatnmalar bu dönemde öngörüldü.
 
İnsanlık bu çekilen büyük yıkım ve acıların, ihlal edilen insan haklarının farkına varmış olacak ki yine aynı yıl Dumbarton Oaks Konferansı ile insan hak ve özgürlükleri esas alınarak dünya barışının sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kurulması kararlaştırıldı ki, bu gelişme dünyanın “demokratikleşmesi ve özgür insanın oluşması” ilkelerine dönüşün ilk belirtisi idi.
 
Ekonomide amaç, ekonominin liberalleşmesi, devlet müdahaleciliğinin azaltılması yoluyla, uluslararası ekonomik ilişkilerde serbest piyasa ekonomisinin hayata geçirilmesi idi.
 
Ancak ll. Dünya Savaşı bittiğinde ekonomisi bütünleşmiş yeni bir dünya düzeninin kurulmasını Sovyetler Birliği engelledi. Barışçı tavır ve taahhütlerine rağmen Stalin, Almanlar’dan kurtarıp, işgal ettiği Orta ve Doğu ülkelerine yerleşerek bu ülkelerde komünist rejimler kurdu
 
Dahası Sovyetler Birliği, Dünya egemenliğini sağlamak için her türlü metodu kullanan, eşi ve benzeri görülmedik bir komünist propaganda faaliyetini de başlattı.
 
Batı dünyası da bunun üzerine demokratik ülkelerin bir araya gelerek karşı kutup oluşturma yönünde çalışmalara başladı ve NATO kuruldu. Böylece dünya iki kutuplu bir dünya oldu ve de bunun bedeli ağır ödendi. Tabi burada belki Almanların neden olduğu tartışılır ancak savaş sonrası Sovyetler’in dünyaya verdiği zararlar yıllarca sürdü ta ki 1990 lara kadar bu devam etti.
 
Kısaca Rus ekonomisi başarısız oldu ve doğu blok’u ülkeleri çöktü.
 
İnsanlık aslında çok iyi bilinen doğal düzene, insanı esas alan, indana güvenen, insan yeteneklerinden başka bir güç tanımayan düzene yani serbest piyasa ekonomisi ve tam demokrasi ile kucaklaşan bir dünya düzeni ne merhaba demiş oldu.
 
Ancak Türkiye’nin hala neden tam demokrasi ve tam serbest piyasa ekonomisi ile entegre olamadığını isterseniz önümüzde ki haftaya bırakalım..
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel