Son günlerde ülke gündemini oluşturan Bülent Arınç’ın açıklamaları ile ilgili herhangi bir yorum yapmaktansa devletin ekonomideki yeri nasıl olmalıdır konusunu kaleme almayı yeğledim. Çünkü biliyorum ki bu dünya kaypaklıklarla doludur. Bildiğim bir şey var o da bu ülkede zülfüyare dokunmayacaksın şayet dokunursan bedeli çok ağır oluyor. Ne yazık ki bu böyle yıllarca bir yerlerde iseniz etrafınız da yalakalar oluşur. Ama bu yalakalıkların menfaat odaklı olması içler acısıdır. Bunları yazarken bile zul duyuyorum ve insanların ne kadar menfaat odaklı hareket ettiklerini görmekten de zul duyuyorum. Bu ülkede herkes düşüncesini açıklayabilmeli beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ama düşünceye saygıya davet ediyorum. Ne çabuk linç etmeye kalkıyorsunuz, Allah aşkına yapmayın. Gülünç değil iğrenç oluyor bazıları. Hep yazarım parti içi demokrasi yoksa insanlar konuşma ihtiyaçlarını karşılamak için elbette sokak ve basına açıklamalar yapma zorunluluğunu duyar ve bu da önce kendi mensubu olduğu siyasi oluşuma zarar verir, verebilir de. O zaman yapılacak şey öncelikle parti içi demokrasi için siyasi partiler yasasının ivedilikle değiştirilmesi gerekmez mi?

Neyse biz de zülfü yare dokunmayalım ne olur ne olmaz yeterince linç politikaların hışmına uğramış biri olarak hiç de bir çekincem olmadan bildiğim doğruları her zaman yazmaya devam edeceğimi de tanıyanlar bilir.

Türkiyenin asıl konuşması gereken konuların başında bence yeni Anayasa ve yapılacak yasal düzenlemeler ve de demokratikleşme.

Yeterli mi?

Elbette değil.

Ekonomi sıkça konuşulması gereken bir ülke konumunda olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Sokaktaki insan çaresiz, mutsuz, endişeli ve karamsar konuma düşmeden gereken önlemlerin alınması gereğini düşünmek gerekir.

Aslında ülkemiz öz kaynakları itibarı ile kısa sürede dünyanın lider ülkelerinden birisi olabilecek potansiyele sahiptir.

Devlet yönetiminde, ekonomik sistem de köklü reformlar yapmamız, bireyi ön planda tutan, onun yaratıcı ve üretken gücüne içtenlikle inanan yepyeni bir yapıyı cesur kararlarla, tam anlamıyla hakim kılmamız, genç ve inançlı kadrolarla yürüterek, geliştirmemiz gerekmektedir.

Devlet icra organı olmaktan kendini soyutlamalıdır. Devletin ekonomik faaliyet içinde olması ülke ekonomisini çökertecek olguların başında olduğu gerçeğinden hareketle, ekonomik gelişmenin amacının da aracının da insan olduğu anlayışı ile, bireyin oluşturduğu kurumların tam anlamıyla özgür olduğu kadar akılcı bir ekonomik sistem kurulması hedeflenmelidir. Bu amaçla ülkemiz ekonomisi yeniden yapılandırmayı amaçlamalıdır.

İcra etmeyen, yöneten bir devlet anlayışını hakim kılmamız gerektiği inancını taşımaktayım.

Öncelikle devlet ekonomik faaliyetlerin içinden derhal çekilmeli hatta eğitim sağlık konularında da yeniden yapılanmaya gitmelidir. Böylelikle devletin harcamaları azalmalıdır.

Biliyoruz ki kamu açıkları yüksek enflasyona yol açar. Ayrıca açıkları ekonomiyi felç eden kamu açığı ortadan kalkmalı ve devletin iki yakası bir araya gelmelidir.

Devletin çalışması her düzeyde verimlilik esasına dayandırılmalıdır. Sınırlı sayıya indirgenmeli ve orada tutulacak olan personeli üretkenlik be başarı esasına göre, hak ettikleri düzeyde ödüllendirilmelidir.

Kamu iktisadi hiç bir kurum devletin elinde olmamalı. Banka ve sigorta sektörlerinden çekilmelidir.

Kısaca devlet ekonomideki başlıca görevlerinden biri serbest piyasa düzeninde rekabete dayalı sistemin işleyişini yasalarla güvence altına almak, diğeri ise tekelleşme ve törstleşmeyi engellemek olmalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel