Son günlerde yurdun dört bir yanında peş peşe çıkan orman yangınları, sadece doğayı değil, geleceğimizi de tehdit ediyor. Bu yangınların nedenlerine dikkatlice baktığımızda, karşımıza iki temel unsur çıkıyor: insan ihmali ve altyapı eksiklikleri.
Ne yazık ki, hâlâ kurumuş otların temizlenmediği orman kenarlarına atılan cam şişeler, sigara izmaritleri gibi dikkatsizce bırakılan maddelerin yangınları tetiklediğini görmekteyiz. Cam parçaları mercek görevi görerek güneş ışığını odaklıyor ve kuru otları tutuşturuyor. Bu herkesin bilmesi gereken bir gerçekken, bu kadar basit nedenlerle hâlâ ormanlarımızı kaybediyor olmamız kabul edilemez.
Bir diğer önemli neden ise, ormanların içinden geçen yüksek gerilim hatları. Bu hatların bakımsızlığı ya da teknik arızaları sonucu meydana gelen kıvılcımlar büyük yangınlara yol açabiliyor. Manisa’nın Yunusemre ilçesinde geçtiğimiz günlerde çıkan yangın tam da bu duruma örnek teşkil ediyor. Görgü tanıkları, yangının iki şiddetli patlamanın ardından başladığını ve bu patlamaların yüksek gerilim hattının geçtiği noktada meydana geldiğini belirtiyor. Aynı ifadeleri birçok mahalle sakini de dile getirince, bu bulguların göz ardı edilmesi mümkün olmuyor.
Ancak yangınların çıkış nedeni kadar önemli bir konu da, bu felaketlere ne kadar hazırlıklı olduğumuzdur. Maalesef bu konuda da ciddi eksikliklerle karşı karşıyayız. Manisa’daki yangın esnasında, bir zamanlar görev yapmış bir itfaiyecinin feryadı hâlâ kulaklarımda çınlıyor:
“Ormana giremiyoruz! Hiç mi düşünülmedi bir yangın çıkarsa bu nasıl söndürülür diye?”
Evet, düşünülmemiş! Çünkü ne yazık ki orman yolları yapılmamış. Kara yoluyla ulaşım sağlanamayan bir yangın alanına sadece havadan müdahale edilebiliyor. Oysa yangına erken müdahale, felaketin büyümesini engellemenin en temel şartıdır. Eğer orman içinde ulaşımı sağlayacak yollar önceden planlanmış ve yapılmış olsaydı, bu yangın belki de çıktığı anda söndürülebilirdi.
Buradan yetkililere açık bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Yangınları söndürmek için harcanan çaba, zaman ve maliyet, yangını önlemek için alınacak tedbirlerin yanında çok daha yüksektir. Oysa önleyici adımlar hem ekonomik hem de etkili çözümler sunar.
Ormanlar sadece ağaç toplulukları değildir; onlar bizim oksijen kaynağımız, su döngümüzün ana aktörleri, biyolojik çeşitliliğin evidir. Onlar yok olursa, sadece ağaçlar değil, yaşam da yanar.
Ülke olarak bu konuda seferber olmalıyız. Belediyeler, orman müdürlükleri, enerji şirketleri, sivil toplum kuruluşları ve bireyler olarak hepimize sorumluluk düşüyor.
Bugün değilse, ne zaman?
Yarın çok geç olabilir.