Cenaze namazlarında safları sık tutarız. Omuz omuza durur, hiç tanımadığımız insanlarla bile aynı çizgide buluşuruz. O an kimliğin, unvanın, siyasi görüşün, makamın hiçbir anlamı kalmaz. Geriye sadece insan kalır. Hayatın ne kadar kısa, makamların ne kadar geçici olduğunu en çıplak haliyle hatırlarız.

Ne acıdır ki bu yüzleşme çoğu zaman bir veda ile gelir. Bir tabutun ardından, bir “hakkınızı helal edin” çağrısında… Oysa hayat, sadece cenazelerde birlik olmak için bu kadar kısa değil.

Manisa, yakın zamanda bunu iki acı kayıpla bir kez daha yaşadı. Merhum Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in, kısa süre önce hayata veda eden merhum Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay’ın cenazelerinde şehir adeta tek yürek oldu. Siyasetin sert dili sustu, tartışmalar rafa kalktı. Farklı partilerden insanlar, farklı görüşler, farklı hayatlar aynı safta buluştu. Omuzlar omuza değdi, gözyaşları birbirine karıştı. O gün Manisa, olması gereken halini gösterdi.

Demek ki mümkünmüş. Demek ki siyasi kimlikler, insanlığın önüne geçmek zorunda değilmiş.

Oysa günlük hayatta ne oluyor? Siyasette ayrışıyoruz, birbirimizi dinlemek yerine etiketliyoruz. İş dünyasında rekabeti düşmanlığa, sivil toplumda farklılığı kopuşa dönüştürüyoruz. Odalarda, derneklerde, meclislerde aynı şehre hizmet ettiğimizi unutup karşı saflara geçiyoruz. Halbuki ayrı düşünmek düşmanlık değildir. Farklı fikirler, demokrasinin nefesidir.

Cenazelerde safları sık tutabiliyorsak, hayatta da tutmak zorundayız. Aynı masaya oturabiliyorsak, birbirimizin yüzüne bakarak konuşabiliyorsak, en sert eleştiriyi bile saygıyla yapabiliyorsak; işte siyaset de, şehir de o zaman büyür. Gerçek birlik, herkesin aynı cümleyi kurması değil; farklı cümleleri birbirini incitmeden kurabilmesidir.

Mahallelerimizde bunu başarıyoruz aslında. Aynı sokakta yürür, farklı partilere oy veririz. Aynı dükkândan alışveriş yapar, farklı hayaller kurarız. Ama selamı eksik etmeyiz, zor günümüzde birbirimizin kapısını çalarız. Demek ki sorun halkta değil; sorun dili sertleştiren, ayrışmayı besleyen anlayışta.

Keşke cenazelerde kurduğumuz o safı, hayatın her alanına taşıyabilsek. Keşke bir tabutun başında hatırladığımız kardeşliği, seçim meydanlarında, meclis salonlarında, ekran başlarında da koruyabilsek.

Çünkü hayat kısa. Makamlar geçici. Ama geride kalan, nasıl bir insan ve nasıl bir şehir olduğumuzdur. Safları cenazelerde değil, hayatta da sık tutalım.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel