Sağlık camiasını üzen ölüm
Okul sporları küçük erkekler futbol şampiyonasının çeyrek finalleri Kula’da düzenlendi
Manisa’nın takımları BAL’da 3’te 3 yaptı
Kula’da Kut’ül Amare Zaferi’nin 108. yılı kutlandı
Enderun Usulü Teravih Namazı Buluşmalarına Davet!
Arınç Emniyet Müdürü Aktaş'ı Ziyaret Etti
Emniyet Müdürü Aktaş Dur Durak Bilmiyor
AZERBAYCAN SEÇİMLERİ
Kasırga “Kalemi Kılıçtan Keskin Yürekli Gazetecilere ve Onların İdolü Uğur Mumcu’ya Bin Kere Selam Olsun”
Gelecek Partisi Manisa Kadın Kolları İl Başkanlığı’na Deniz Barlas Atandı
ÖZKAN, AK PARTİ’NİN 19. KURULUŞ YILINI KUTLADI
AK PARTİ’Lİ ÖZKAN’DAN “1 MAYIS” MESAJI “EMEKÇİ KARDEŞLERİMİZİN YAŞAM ŞARTLARININ İYİLEŞTİRİLMESİ TEMEL HEDEFİMİZ”
Manisa’da kayalıklardan düşen şahıs hayatını kaybetti
Yoldan çıkıp fabrikanın bahçesine uçtu: 2 yaralı
Manisa’da mısır tarlasına ekilen kenevirler ele geçirildi
Kentler insanların yoğun biçimde yaşadığı merkezlerdir.
Neden mi?
Çünkü, insanlar bu merkezlerde yaşamak istemelerinin temelinde ekonomik çıkar yatar.
Yani birey bu merkezde ekonomik yaşamını iyileştirici imkanları bulmayı ümit ettiği için şehirdedir.
İnsanlar öncelikle para kazanabildikleri yerlerde yaşamak ister.
Bu gerçek doğal olarak, kent dediğimiz merkezde ekonomik kurumların yanı sıra, bireyin sosyal, ve kültürel ihtiyaçlarına da cevap veren imkanların gelişmesine yol açar. Ancak, kent yönetim anlayışı yine de öncelikle kentin ekonomik gerçeği üzerinde yapılanır.
Yapılanmalıdır.
Kent yönetim anlayışı, belediyecilik anlayışı, kentin ekonomik gerçeği üzerine bina edilmeli ve yapılan veya yapılması düşünülen yeni yasal düzenlemeler de bu gerçekten yola çıkarak yapılmalıdır.
Bir belediye başkanının görevi, kenti her anlamda yaşanabilir bir merkez haline getirmek .
Ve bunu yaparken söz konusu kentin özgün yapısından hareketle yapmaktır.
Her kentin kendine özgü bir yapısı, özelliği ve dolayısı ile değeri vardır. Dolayısıyla, bir kentin yöneticisi o kenti ucuz kılmak gibi bir yaklaşım benimseyemez. Çünkü bu mümkün değildir; çağdaş şehircilik anlayışına aykırıdır.
Her şehrin bir fiyatı vardır.
Araba kullanımında, hatta lüks araba kullanımında olduğu gibi…
Kentler en büyük, en kaliteli yatırımların yapıldığı merkezler olmak durumundadır. Bir yatırımdan ne kadar çok insan yararlandırabiliyorsanız o yatırım o kadar çabuk kendisini geri ödeyecektir.
Kentlerde yapılacak ve yapılan kalitesiz, ucuz ve kısa vadeli yatırımların yapılması o kente yapılabilecek en büyük ihanetlerdir.
Büyük ve kaliteli yatırımların yapıldığı kentlerin değeri artacak, ve pahalı merkezler olacaktır ve dolayısıyla, pahalı merkezlerde sunulan hizmetlerin de, çok kaliteli olması gerekmektedir.
Kente, mülke değerini veren yine kenttir.
Örneğin Manisa’daki bir arazinin değeri Manisa’da 5 ise aynı büyüklükteki İzmir’deki arazi 10 yapıyorsa bu araziye kentin kattığı bir değer olduğunu görmezden gelemeyiz.
Son yapılan bütün şehir yasal düzenlemesi ülkemizde bir türlü vazgeçemediğimiz katı merkeziyetçi bir anlayışın ürünü olduğu apaçık ortada olduğu gerçeğinden hareketle; Ankara’nın katı merkeziyetçiliğinden büyük şehir katı merkeziyetçi bir anlayışa geçişi olarak yorumlamamız gerekir.
Biz bu merkeziyetçi anlayışı ademi merkeziyetçi bir anlayışa devredemediğimiz sürece demokrasimizi de geliştiremeyiz.
İlçe belediyelerimizin tüm imkanlarını kısıtlayarak yetkilerinin bir çoğunun büyükşehire devredilmesi bence ilçe belediyelerini cezalandırmak ve onların icra etmede arka plana atmak ve de en önemlisi onların gelişmesini önlemektir.
Büyükşehir belediye başkanını onların amiri konumuna getirmek anlayışıdır.
Oysa demokrasi yerelden başlar.
Koskoca bir ilin kaderini bir kişiye devredemezsiniz.
O zaman ilçe belediyelerini kaldırınız.
Zaten Büyükşehir belediye koordinatörlükleri ilçelerde kurularak oralarda bir iki başlılık meydana getirerek ilçelerin huzurunu ve iş yapma kapasitesini engellediniz.
Büyük ölçüde bir yetki karmaşası yarattınız.
İlçe belediyelerin gelirlerinin yarısını büyükşehire devrettiniz.
Bu bana ilçe belediyeleri başkanlarına yapılabilecek en büyük hakaret olarak da gelmektedir. Neden?
Çünkü “ sen bu işlerden anlamazsın senin ilçene yatırım yapılacaksa onu da büyük şehir belediye başkanı yapsın çünkü senin aklın o kadarına yetmez “ der gibi bir anlayış ortaya çıkmıyor mu?
Korkarım ki yerelleşmek demek demokratikleşmek demek anlayışından hızla uzaklaşıyoruz.
Hiç bir güç ve hiç bir baskı gerçekleri söylememizi engellememeli, bakıyorum da ilçe belediye başkanlarımız ( istisnalar hariç ) da maşallah hiç sesleri çıkmıyor.
Sizce neden?
