Yerel Seçimler Genel Seçimlerden çok daha anlamlı hale getirildi. Aslında doğru olan da budur. Genel Seçimler ülke yönetimini, yereller ise doğrudan muhatap olacağımız bizi, şehrimizi yönetecek yöneticileri seçmek anlamını taşır. Yerel yönetimlere vatandaşında büyük önem vermesi gerekiyor ve kendini yönetecek şehrini zengin kılacak, yaşam standardını yükseltecek partilerin yerel yönetim felsefelerini çok iyi inceleyerek oylarımızı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Yerel de belki de tarihimizde eşine rastlanmayacak bir birliktelik söz konusudur. Büyükşehir Belediye Başkanına oy verirken o Büyükşehir Belediyesi ile uyum içinde çalışabilecek ilçe belediye başkanlarını tercih etmekte büyük yarar var. Büyükşehirle çelişen ilçe belediyelerinin verimkar olmasını beklemek hayal olur ve olan vatandaşa olur. Yani kayıp bir 5 yılın geriye dönüşü çok zor olacağını düşünmekte yarar vardır. Çok seçenekler var önümüzde iki büyük ittifak ve ittifaklara katılmayan diğer partiler, aday bakımından büyük zenginlik yaşanıyor.

Hep söylerim adaylara oy verirken çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Adayın geçmişi büyük önem arz ediyor. Başarılı demiyorum çok başarılı organizasyonlara imza atan ve bunları hayata geçiren şehirle bütünleşebilir kibiri olmayan ve tüm mesaisini şehre harcayabilecek adayları tercih etmemiz gerekir. Sadece siyasi ikbal için o partiden o partiye dolaşanlara dikkat etmek gerekir. Yerel yönetimin ne olduğunu bilmeyen adaylara aman dikkat! İnanıyorum ki bu seçimler ülkenin kaderini tayin etmede de önemli rol oynayacaklardır. Cumhur ittifakı çoğunlukla yerel seçimlerin başarısı olursa hem hükümet için bir güvenoyu anlamını taşıyacaktır. Türkiye geneline bakıldığı zaman aday belirleme yöntemlerini hiç tasvip etmememe rağmen en güçlü adaylarla sahneye çıktıklarını görüyorum. Örneğin; geçmişi büyük organizasyonlarda büyük başarılara imza koyan deneyimli, birikimli bir Binali Yıldırım’ın İstanbul için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.

En büyük rakibi Ekrem İmamoğlu ise, sempatik ve geçmişinde bir ilçe belediyesinde başarılı olduğu söylenen bir kişilik. Görünüşe göre halkla bütünleşebilecek bir fotoğraf veriyor. Ancak zihniyet hala devletçi zihniyet bu da CHP’nin bir türlü vazgeçemediği felsefe. İmamoğlu’nu dinlerken ve izlerken aklıma Nurettin Sözen geliyor ki Sözen CHP’nin kalelerinin en büyüğü olan İstanbul’un kaybedilmesine neden olan kişidir. O da fakirlere 2 ekmek ve süt yardımı vaatleriyle seçimleri kazandı. “ÇARE DOKTOR” sloganıyla sahneye çıktı icraatları ile de İstanbul’u yaşanacak bir kent olmaktan çıkardı ve çöp yığınları ve de susuzluk İstanbul’u İstanbulluluktan çıkardı. Ekmek ve süt verdiği kentin varoşları da hem onun hem de sosyal demokratların sonu oldu yani o varoşlar CHP’ye oy vermedi. 1994 seçimleri sosyal demokratların Türkiye’deki en büyük kenti İstanbul’u kaybetmesine ve bir daha gelmemesine neden oldu. 1994 seçimleri CHP adayı kimdi biliyor musunuz? Şöhretli, kibirli, kendini çok beğenen, sözde fakir fukaranın yanında gibi gözüken ve engelli konserlerinde bile parasının tamamını almadan sahneye çıkmayan Sayın Zülfü Livaneli idi. Çünkü Zülfü Livaneli belki şöhretinin gölgesinde kazanır mantığı hakimdi. O günlerde Zülfü Livaneli partililerle toplantılar öncesi hafif batı müziği gruplarıyla partililere konserler düzenleyerek çağdaşlaşma bu şekilde olur telkinlerde bulunuyordu ve o mantık orada kaldı. Bir daha da gelemedi.

Şimdi bizim Ekrem İmamoğlu da Sözen'le aynı konuları işliyor. Tanzim satışların bile yanında yer alıyor AK Parti’nin veya hükümetin kurduğu tanzim satış çadırlarını ilkel buluyor ve biz kapalı ve lüks mekanlarda bu işi yapacağız halkı deşifre etmeyeceğiz diyor. Sevgili hemşerim yapma artık tanzim satış mağazaları açmak ne hükümetin ne belediyelerin işi. Sözen gibi fakire fukaraya ekmek, süt dağıtacağını söylüyorsun sen bir hayır kurumunun başına gelmeyeceksin sen büyük bir dünya metropolünün başına geleceksin önce bunu anlamanda yarar var. Son günlerde sık sık Sözen zamanında patladığını söyledikleri Ümraniye çöpünün işletmecisi hala sağ ve o çöp patlamadı. O çöpte depolama yanlışlığı yüzünden büyük bir heyelanın meydana geldiği gerçeği hala açıklığa kavuşturulmadı. O gün tutulan raporlarda metan gazı patlaması teşhisi kondu ancak yanlış depolamadan meydana gelen bir heyelan. Çöp alanına çöplerle birlikte toprak harfiyatları da para karşılığı dökülüyordu. Bu topraklar ve beton atıkları çöpün kaymasına neden olduğunu belirtmek gerekir. Kimse de ne hesap sordu ne hesap verdi. Çöpün eteklerinde o kadar kaçak yapılanmalar vardı ve buna göz yumanlarda hiçbir hesap sorulmadı.

Şimdi önümüzde 31 Mart Seçimleri var. Bu seçimler ülkenin kaderini tayin etmek açısından elbette önemli ancak Cumhur İttifak’ı başarısıyla bu seçimi atlatırsa öncelikle siyasi partiler yasası ve seçim yasaları ve de son çıkardıkları ve yanlışlarla dolu bütünşehir yasalarını hemen demokratikleşmenin gereği olarak değiştirirşe yine kazanır yoksa geç kalmanın bedelini öder bizden söylemesi…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel