Etimoloji kelime bilimi olarak nitelendirilebilir. Günlük hayatımızda kelimeleri kullanırken pek dikkat etmeyiz. Oysa ki kelimelerin kökenine inip ayrıntılara vakıf olduğumuzda çok daha anlamlı bir hayata adım atarız. 

Mesela insan, beşer, ademoğlu.. kelimelerini ele alalım. Aynı şey midir? Pek de öyle görünmüyor. Gelin biraz ayrıntıya girelim. 

Kelime olarak beşer, “insanoğlu” anlamında kullanılmıştır. ‘İlmü’l-beşer ifadesi, insanın tabii hallerinden bahseden ilim demektir. Yine beşer; dış deri, derinin dış kısmı, görünen yüzü anlamına gelir. Böylece derisinin dış yüzeyi tüysüz ve kılsız olan insan, diğer hayvanlardan ayrılmış olur. Bundan dolayı ona “beşer” denir.

"Biz insanı ahsen-i takvim üzere/en güzel bir biçimde yarattık…"(Tin Süresi 4. ayet. 

Kur'an, muhatabına kimi zaman "Ey İnsan!", kimi zaman "Ey İnsanlar!" diye hitap eder. Bunun yanında o, muhatabının beşer olduğunu bildirir. Beşerin yaratılış maddesinden bahseder. Varoluş serüvenini gündeme getirir. Sonunun ne olacağına vurgu yapar. Amaç, biyolojik anlamda bilgilendirme değildir. İnsanın beşerî özelliklerini, diğer varlıklar arasındaki yerini ve yaratıcı karşısındaki durumunu yine Kur'an perspektifinden ele almak, onun gücünün ve imkânlarının bilinebilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.

Şimdi düşünelim; Beşer olan ve deriden kemikten yaratılan bir varlık ‘insan’ olabilmesi için bir takım manevi hasletlerle donandığında insan olabiliyor. Yani “beşer şaşar” demiş atalarımız. Beşer normal bir yaratıktır şaşar denilmek istenmiştir sanki.

İnsan kelimesine baktığımızda şöyle bir kaç tarif çıkıyor karşımıza: Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı. 
Âdemoğlu, âdem evladı. Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli kimse.

Şimdi her iki tarifi ele aldığımızda beşer maddi unsurları ile bedeni, insan ise bedenin yanında ruhu olan ve manevi donatıları bulunan bir varlığı işaret ediyor. 

Cilt deyince aklımıza iki şey gelir; Biri insan cildi, diğeri kitap cildi. Her ikisi de okunması gereken iki ayrı değeri ifade eder. Kuran’ı Kerim’in ilk emri olan “Oku!” emrini sadece basit bir okuma diye görmemek gerekir. İnsanı, kainatı, olayları, kitabı, doğayı, bitkileri, hayvanları oku diye anlamak en doğrusu olur. Dünyada görünenleri ve görünmeyenleri, insanın bedenini, ruhunu okumayı anlamak gerek. ‘Oku’ emrinden ‘diploma al’ manasını çıkartmak ne kadar yetersiz bir anlayıştır. Atalarımızın dediği gibi “diploma ile insan olunmuyor”. Nice diplomalı insan olamamışları görüyoruz. Ama nice Anadolu irfanı eğitimini almış, evreni, insanlığı, hayatı okumuş gerçek insanlar tanırız. 


Hekim ve doktor kelimelerini de karıştırırız çoğu kez. Mesela doktor, belirli bir dalda doktora eğitimini tamamlayan kişidir. Hekim ise daha gemiş ve şümullü bir kavramı ifade ediyor. Hekim hem doktora yapmış, hem hikmeti ve insan oğlunun mana bedenine de vakıf kişi demektir. Ben hekim kelimesini tercih ediyorum. Çünkü insanın sadece beden yapısını iyileştirmek yetmez. Hem beni hem ruhu iyileştirebildiğinizde ve buna vesile olduğunuzda insan kendini mutlu ve huzurlu hisseder. Laboratuvar ve filmlerle incelediğinizde hiç bir şeyi eksik olmayan ama iyi olmadığını ifade eden kimseye senin bir şeyin yok iyisin git demek ne kadar doğrudur? 

Hastanelere gittiğimizde bizim derdimizi dinlemeden git şu tahlili yaptır,  filmi çektir diyerek ilaç yazan doktordan kim memnun kalır? Hekimin önce bizi dinlemesini, anlamasını, hissetmesini isteriz. İşte bunu yapan kişiye hekim diyoruz. İbn-i Sina sıradan bir doktor değil bir hekimdi. Hekim olmak konunun  bütününe vakıf ve hakim olmayı gerektirir. 

İnsan doğmak kadar insan kalmak da önemlidir. Kamil insan olmaya çalışmak en büyük amaç olmalıdır. ‘Olgun insan’ derler ya. Demek ki olmamış, olamamış, olgunlaşamamış insan da varmış. Bozkır’ın Tezenesi Neşet Ertaş Usta “Analar insandır, biz insanoğlu” diyerek ne güzel tariflemiş insanlığı doğuranın analar olduğunu. 

Son söz bir hekimden gelsin.Türkiye’de psikiyatrinin öncüsü olanlardan bir hekim Mazhar Osman “Reçete denen illeti her hekim bir şekilde yazar. Ancak gerçek şifa ruha üflenen iki güzel kelamda gizlidir” 

Selam ile.

Dr. Muzaffer Yurttaş
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği
Manisa Şube Başkanı

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel