Yarım yüzyıla yakın bir sürede alınan acı derslerin sonunda insanlık, 1944'de düzenlenen Bretton Woods Konferansı'nda barışın ve refahın hakim kılınacağı yeni bir dünya düzeni oluşturmanın çareleri aranmaya başlanmıştı. 

Bretton Woods Konferansı'nda dünya ekonomilerinin entegrasyonu ve kalkınmanın dünya çağında gerçekleştirilmesi için bir takım prensipler belirlendi. Nitekim, Dünya Bankası ve IMF gibi teşkilatlanmalar bu deönemde öngörüldü. 

Yine aynı yıl Dumbartan Oaks Konferansı ile insan hak ve özgürlükleri esas alınarak dünya barışının sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler Taşkilatı'nın kurulması kararlaştırıldı ki, bu gelişme dünyanın “Klasik Liberalizm” ilkelerine dönüşünün ilk emaresidir. Ekonomide Bretton Woods Konferansı ile başlatılan sürecin hedefi ekonomilerin liberalleştirilmesi devlet müdahaleciliğinin azaltılması, himayeciliğin sınırlandırılması yoluyla, uluslararası ekonomik ilişkilerde liberal ilkelerin yerleştirilmesi idi. 

Yeni Dünya Düzenine Sovyet Engeli 

II. Dünya Savaşı bittiğinde ekonomisi bütünleşmiş yeni bir dünya düzeninin kurulmasını Sovyetler Briliği engelledi. Barışçı tavır ve taahhütlerine rağmen Stalin Almanlar'dan kurtarıp, işgal ettiği orta ve Doğ Avrupa ülkelerine yerleşti ve bu ülkelerde komünist rejimler kurdu. Dahası Sovyetler Birliği, dünya egemenliğini sağlamak için her türlü metodu kullanan, eşi görülmedik bir komünist propaganda faaliyetini de başlattı. Bu durum karşısında batı demokrasileri bir oraya gelerek, karşı kutup oluşturdular. 1949'da ABD'nin önderlik ettiği NATO kuruldu. Böylece dünya iki kutuplu, sağuk savaş dönemine girdi. 

Bu sürecin nasıl tamamlandığını çok yakın tarih olması nedeni ile hepimizin malümu. 

KOMüNİZMİN EKONOMİDEKİ BAŞARISIZLIĞI

Komünizmin ekonomideki başarısızlığı sonucunda totaliter baskıcı devlet düzeninde çürümesiyle doğu bloku çöktü ve yeni dünya düzeninin önündeki en büyük engel kalktı. 

Ne yazık ki, 1945'lerde Türkiye'de de tek partili dönem yaşanıyor ve Rus İktisatçılar ülkemizde kol geziyor. Devletçilik anlayışının sergilendiği ve insanlığın açlığa mahkum edildiği yıllar olarak algılanan talihsiz günlerdi o günler. Meşhur KİT Modeli'de Ruslar'dan alınan bir model olduğunu unutmamak gerekir. 

Ve Türk insanı kendini geliştirmesi için hep önüne engeller kondu. Ben bilirim ben yaparım anlayışında bir devlet ve herkes bu devletin hizmetçisi olmak durumuna getirildi. Yani birey kendini kanıtlama olanaklarından yoksun bırakıldı. Sonuçta KİT'lerin karları siyasetçilere zararları halka ödetildi. 

Jandarma baskısı köylüyü canından bezdirdi. Sözde batı demokrasi ile barışık bir görüntü çizen ama Sovyetler Birliği ile sıkı ilişkiler içinde olan bir yapı ve ne yazık ki bu yapı insanlarımızı ve ülkemizi yoksulluğun ve anti demokratik bir sistemin kucağına itiyordu. 1950 yılı Türkiye'nin liberal ekonomi ile tanışdığı ve totaliter yapıdan bireyi merkez alan bir yapı ile kucaklaştığı bir yıldı ve tüm engellemelere rağmen bu yapı 1960 27 Mayısı'na kadar sürdü. İnsanlar çarıkları çıkarıp iskarpin ile tanışdıkları yıllar olarak da bakılabilinecek yıllar olacak da tarihteki yerini aldı. Ama bu ülkenin sahibi olduğunu iddia eden bir dar grupçu zihniyet ne yazık ki yine vampirliğini ortaya koyarak bu ülkenin önüün kapatıyordu. 
Bu kapatma süreci 1983 yılımna kadar sürdü ama 1983 yılında her çöküşün sonrasında bir lider doğuyor cümlesindeki hakikatlar yaşanıyor ve rahmetle andığımız sevgili Turgut Özal yine Menderes'in yolunda önemli adımlar atıyordu. Fakat o da şaibeli bir ölümle aramızdan ayrılıyordu. Ve Türkiye'nin kayıp yılları olan 1990'lı yılların kooalisyon hükümetleri sonrasına 2001 ekonomik kriz ile birlikte bir çöküş daha yaşanıyor ve bu çöküş sonrasında yine yeni bir parti ve yeni bir lider doğuyor.  Ve Türkiye, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda çağ atlıyor. Türk müteşebbis ve girişimcileri dünya ile entegre oluyor. Yüzde 11'lere varan ekonomik büyümelerle dünya rekorları kırılıyor ve bu şahlanışın durdurulması adına o kendini bu ülkenin sahibi sanan mihraklar yine çelmelerini atmaya başlıyor. Evet şimdi yerel seçimler öncesi halkımızın kimin kiminle savaştığını çok iyi algıladığını biliyor olması sevindiricidir. Bu yerel seçimlerin A partisi ile B partisinin seçimi olmadığını biliyor ve yasaklayıcı baskıcı totaliter rejim yanlıları ile gerçek halktan yana demokrat, insanları bir ve onlar diye ayırmayan, gerektiğinde kitlelere kafa tutabilen yürekli ve globalleşen dünyada global düşünebilenlerin seçimi olacaktır. Unutmayalım, bu seçimler ülkemizi ya 1950 öncelerine ya 1990'lara ya da 1923'lere 2071'lere taşıyacaktır. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel