1991 DYP - SHP  koalisyonu yani Demirel Hükümeti esas itibariyle daha önceki politikaları devam ettirmiştir. Çiller Hükümeti ise aynı politikaları devam ettirirken Ocak 1994 de paniğe kapılmıştır. Döviz krizinde dövize müdahale edeceğim,diye ekonomiyi allak bullak etmiştir.Çiller Hükümeti’nin almış olduğu kararlar o kadar kötüydü ki sağlıklı giden ekonomimiz yara bere içinde kalmıştır.

Ocak 1994 krizinde malum, dövize büyük bir talep başladı.İlk üç gün hükümet hiç müdahalede bulunmadı,o zamanlar 20 bin liraya kadar çıkmıştı.Bir gün müdahale edildi ve Merkez Bankası gecelik faizleri %100 lü rakamlara çıkararak dövizi 15 bin-16 bin liralarda tutmaya çalıştı.Bu yüksek faiz politikası bütün ekonomiyi alt üst etti.Sen devlet olarak %1000 ile para toplarsan ekonomi kendine nereden para bulacak ? Sonra meşhur 5 Nisan kararları geldi…

Zaten dövize müdahale ne demektir ki ? Dövizin değeri yükselecekse, yükselecektir. Herhangi bir mal gibi dövizinde arz ve talebi vardır ve bunu da ekonomik şartlar belirler. Örneğin doların düşmesi için Türkiye’deki enflasyonun ABD’deki enflasyondan daha düşük olması gerekir. Bu böyle olmadığı sürece, dolar her gün bir miktar yükselecektir. Ne zamana kadar ? Ekonomide belirli bir dengeyi bulana kadar. Eğer serbest piyasadan söz ediyorsunuz, bu duruma müdahale edemezsiniz, etmemelisiniz.

5 Nisan kararları ile ek vergiler geldi. Ek vergiler her şeyden önce ekonomide büyük bir güven bunalımı başlattı. Bu yüzden Türkiye’den yurt dışına muazzam bir para kaçtı. Dahası,yeni vergilerin konulması ve hemen tahakkuk ettirilmesi iş dünyasında yeni bir güven bunalımı yarattı.İş hayatı büyük ölçüde baltalandı.

5 Nisan kararları ile yapılan bir, iki iyi şey sıkı tasarruf tedbirlerinin alınması ki bunları da yürütemediler ve bankalardan mevduat kaçışını önlemek için mevduatın sigortalanması da önemli bir tedbirdi,kaldı ki serbest piyasa ekonomisinde mevduatların devlet tarafından sigortalanması da ters bir uygulamadır.

Neden ?

Eğer serbest piyasa düzeninden, liberal ekonomiden bahsediyorsak.Devlet yatırımcının mali kuruluşlar karşısındaki haklarının korunması için gerekli yasal düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür; doğrudan,fiilen güvence vermekle değil…

Banka mevduatları özel sigorta şirketleri tarafından sigortalanmalı; her banka mevduatının hangi sigorta şirketi tarafından ve ne kapsamda sigortalı olduğunu müşterilerine en açık biçimde duyurmalıdır.

Türkiye o dönemde maalesef dünya mali piyasalarında öyle bir güven bunalımı yaratmıştır ki,Türkiye ‘riskli’ ülkeler arasında yerini aldı.

5 Nisan Kararları’ndan öngörülen sonuçların alındığını söylemek mümkün değildir. Yanlış uygulamaların Türk ekonomisine vurduğu darbe büyüktü aslında döviz krizi sırasında yapılan yanlış müdahale ekonomiyi uçurumun dibine itmişti.Ekonomiye darbe vurulmaya vergilerle devam edildi ve ilginçtir SHP’liler çıkıp biz işte şöyle vergiler getirdik diye övünüyorlardı.Tabi bu işin bir başka boyutu ve ilginç olduğu kadar da cahilce  söylenebilecek bir söylemedi.

Çiller Hanım’da o dönemde aynen şöyle diyordu; ‘Hiçbir Başbakan benim gibi altı ay içinde iki büyük vergi kanununu meclisten geçirememiştir’ beyanatı var ve bu başbakan kendisini ekonomist veya ekonomi profesörü zannediyordu. Ben değil kargalar gülerdi buna siz böyle vergilerle geldiğiniz zaman iş yapma durumunda olan ekonominizi zehirlersiniz ve ona güven veremezsiniz.

Ve 2001 yılına kadar bu böyle devam etti arada 28 Şubat’ı konuşmaya gerek görmüyorum. Çünkü eşkıya hükümdar olmuştu bankaların içi boşaltılmıştı.Türkiye talan edilmişti ve 2001 krizi ile Türkiye çöktü.

Bugün ki durumu bir sonraki yazımda kaleme alacağım…


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel