Manisa genellikle bir tarım kenti olarak bilinir. Bu tanım doğrudur ama eksiktir. Çünkü Manisa yalnızca tarımıyla değil, geçmişiyle, sanayisiyle, doğasıyla ve potansiyeliyle de çok daha fazlasıdır.

Gediz Nehri’nin şehrin neredeyse merkezinden geçtiği, “dağlarından yağ, ovalarından bal akar” denilen bu bereketli coğrafya, Sultaniye üzümüyle, dünyaca ünlü zeytiniyle ve yılda üç mahsul alınabilen verimli topraklarıyla Türkiye’nin gözbebeğidir.

Ancak Manisa sadece tarım değildir; sanayi kenti kimliğiyle de öne çıkar. Tam yedi organize sanayi bölgesiyle, dünya markalarının üretim üssü haline gelmiş bir şehirden söz ediyoruz. Bu yönüyle Manisa, artık sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dikkatini çeken bir üretim merkezidir.

Ama bu kadarla kalmıyor.
Manisa aynı zamanda büyük bir turizm potansiyeline sahip şehirdir. Fakat burada “potansiyel” kelimesini özellikle vurgulamak gerekiyor, çünkü bu potansiyel bugüne kadar ne yazık ki değerlendirilememiştir.
Oysa bu şehir, tarihin ilk paralarının basıldığı, büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış topraklar üzerindedir. Ancak bu tarihi zenginlik turizmde hak ettiği karşılığı bulamıyor. Turizm gelirlerinden neredeyse hiçbir pay alamayan Manisa, elindeki fırsatları değerlendiremeyen bir şehir görünümünde.

Bu fırsatlardan biri de Manisa Celal Bayar Üniversitesi’dir. Bugün üniversitede 50 bine yakın öğrenci okuyor, ancak bunların 40 bini İzmir’de kalmayı tercih ediyor. Düşünün, sadece bu öğrencilerin Manisa’da yaşaması bile şehre ekonomik ve kültürel anlamda büyük bir katma değer kazandırabilirdi. Fakat şehir, kendi genç nüfusuna bile hitap edemiyor. Bu durumda “Manisa yerli ve yabancı turistlere mi hitap edecek, kendi gençlerine mi?” sorusu kaçınılmaz hale geliyor.

Manisa’nın tarımını ayakta tutan en önemli unsur olan Gediz Nehri ise artık can çekişiyor. Kimse bu durumu sadece “küresel ısınmaya” bağlamasın; Gediz bundan 30 yıl önce bile alarm veriyordu. O yıllarda Nif Çayı’nın kirliliğini yazdık, söyledik, manşetlere taşıdık. Ancak kimse umursamadı.
Bugün geldiğimiz noktada sanayi atıkları da nehre karışıyor ve herkes bunu biliyor ama kimse harekete geçmiyor.
Bilinen gerçekler var, ama alınan önlem yok.
Hatta Muradiye Orman Fidanlığı’nı bile organize sanayiye devretmeyi düşünen bir zihniyet, doğayı iyileştirmekten bahsedemez.

Artık herkes üzerine düşeni yapmak zorunda.
Yapmazsa da biz, bu kentin sesi olanlar, gerekeni yapacağız.
Bizden söylemesi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel