Ne yazık ki ülkemizde hâlâ tam anlamüıyla yerleşmemiş olan yapıcı eleştiri kültürü, toplumsal gelişimimizin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımızda duruyor. Bununla birlikte, özeleştiri yapma alışkanlığının da oldukça zayıf olduğunu gözlemliyoruz. Ne yazık ki çoğu zaman yapılan eleştirilerin niteliği üzerine düşünülmeden, bu eleştirilerin yapıcı mı yıkıcı mı olduğuna dikkat edilmeden, düşüncesizce ifadeler ortaya konulabiliyor.
Oysa ki bir yönetim erk’inin ya da herhangi bir kurumun sağlıklı işleyişini sürdürebilmesi için, eleştiriye açık olması ve yapılan eleştirilerden öğrenmesi gerekir. Yeter ki bu sürecin bilincinde olalım. Eleştiri yapanı “tukaka” ilan etmek yerine, eğer söz konusu eleştiri yapıcı nitelikteyse, bu geri bildirimi dikkate alarak hataları düzeltmek, daha sağlam bir yapı inşa etmenin en değerli adımıdır. Bu bağlamda, eleştiride bulunanı dışlamak ya da susturmak değil, aksine cesaretlendirmek gerekir.
Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığım bir köşe yazım, bugüne kadar belki de en fazla konuşulan ve tartışılan yazılarımdan biri oldu. Gelen yorumlar arasında hem çok olumlu hem de oldukça eleştirel görüşler vardı. Ben ise her zaman olduğu gibi bu eleştirilerin her birini dikkatle dinledim. Çünkü eleştiriden beslenmeyi, gelişmenin doğal bir parçası olarak görüyorum.
Elbette eleştiriye açığım, kendime özeleştiri yapmayı da her zaman önemserim. Ancak burada altını çizmek istediğim önemli bir nokta var: Kimse bana nasıl yazmam, ne yazmam ya da kimi nasıl eleştirmem gerektiği yönünde herhangi bir baskı uygulayamaz. Bu tür bir yönlendirme ya da telkin, gazetecilik anlayışıma da, kişisel ilke ve duruşuma da tamamen aykırıdır. Bu bilinç hepimizin zihninde net bir şekilde yer almalı.
Ben bugüne kadar kimsenin kalemi olmadım, bundan sonra da olmam. Kalemimi hiçbir zaman bir silah gibi kullanmadım, aksine bir uzlaşma ve düşünceyi ifade etme aracı olarak gördüm. Elbette bir dünya görüşüm var, ancak bu görüşüm herhangi bir siyasi partiye mutlak bağlılık anlamına gelmez. Aksine, benim için asıl dürüstlük; benimsediğim değerlere aykırı davrandığını düşündüğüm kişi ya da kurumları gerektiğinde daha da sert eleştirebilmektir.
Gazeteciliği tarafsız, bağımsız ve kimsenin etkisi altında kalmadan yapan biri olarak, düşüncenin özgürce ifade edilmesini savunmak en temel önceliğimdir. Yazılarımda da bu ilkeden ayrılmadan, kimseyi hedef almadan ama gerektiğinde sorumlulukla eleştirerek yoluma devam edeceğim.
Daha özgür, daha bağımsız bir düşünce iklimi için, öncelikle eleştiri kültürümüzü güçlendirmemiz ve özeleştiri yapabilme cesaretini kazanabilmemiz gerektiğine yürekten inanıyorum.