Türkiye’nin 90 yıllık ömrü içerisinde gerçekleştirmiş olduğu büyük devrimlerden biri şüphesiz tek partili sistemden, çok partili demokratik rejime geçişi olmuştur. 

Demokrasi Türk toplumu için bugün kendisinden artık hiçbir surette vazgeçilmeyecek, çağdaş bir hayat tarzı haline gelmiştir. Ve memleketimiz 1950 sonrası geçen süreçte tüm darbe ve girişimlerine rağmen, önemli kazanımlar sağlamıştır.

Demokrasi ülkemizin sosyal ve kültürel bünyesine uymadığını hala söyleyen densizleri görüyoruz. Bunlar zaman zaman açık ve kapalı bir şekilde demokrasinin ülke realitesine uymadığını veya uyuşmadığını söylüyorlar. Bunları ibretle izliyor ve görüyoruz.

Türk milleti ne çeşit sıkıntıları olursa olsun, demokrasiden asla şikayetçi değildir.

Ekonomik ve sosyal alanlardaki en büyük atılımların daha demokratik ortamlarda atıldığını görüyoruz. Ancak ne yazık ki Türkiye hala tam demokrasi ile kucaklaşamamanın sıkıntılarını çekiyor. Bir türlü değiştirilemeyen anti demokratik yasalar ve 1982 Anayasası nedeni ile hala tökezleyen vitrin demokrasisi ile geçinip gidiyoruz.

***

Türkiye’de 1945 yılında başlayan çok partili hayat, bir takım ilginç aşamalardan geçtikten sonra ancak 1950 tarihinde çok partili demokratik rejime dönüşmüş ve bu itibarla demokrasiye geçiş sürecini incelerken ağırlık hep bu 5 yıl üzerine verilmiş ve veriliyor.

Oysa devamına baktığımızda ileri dediğimiz veya gerçek anlamda tam demokrasiyle kucaklaştığımız söylenemez.

Antidemokratik olduğuna inandığım Siyasi Partiler Yasası, demokratikleşme önünde en büyük engel teşkil ediyor. Bu sorun halledilmeden, 
Türkiye tam demokrasi ile asla kucaklaşamayacaktır. 


Siz parti içi demokrasiyi hayata geçirmeden ülke geneline demokrasi gelebileceğini sanıyorsanız, avucunuzu yalarsınız. Sonra da kendiniz başta olmak üzere tüm insanlığı kandırırsınız.

Hala ahbap –çavuş ilişkileri ile adaylıkların belirlendiği, anti demokratik yöntemlerle delegelerin saptandığı, sözde yapılan temayül ve ön seçimlerin kılıflarına uydurulduğu bir yapıdan ne beklenebilir ki? 

Dar grupçular ve liderlik sultalarının yaşandığı bir siyasi mekanizmanın demokratikleşmesi pek mümkün görünmüyor. Kim gocunursa gocunsun. Bunun altını çizerek yazmaya devam edeceğim.

Demokratikleşen bir ülkede yaşama özlemini hep yaşadım. Oysa bu özlemin biteceği yönünde hep umutlandım. Ama umut fakirin ekmeği, ye Mehmet ye, tabiriyle avunduk, avundum.

Sağcısı – solcusu nutuk atıyor. Ama bu konuya hiç mi hiç eğilinmiyor. Daha iyi bir Türkiye için hayatım boyunca hep taraf oldum. Ama Türkiye şartlarında partizan olmak mümkün olmadı. Bazı siyasi partileri ancak diğerlerine nispeten tercih edebildim. Ve siyaset sahnesinde hep aktif olmayı yeğledim. Seyirci hiç olmadım, olamazdım da. Şimdi bazı tatlı su demokratlarına bakıyorum da 200 yıl önce başlayan yeni dünya düzenini, yeni bir düşünce gibi halka yutturmaya kalkıyorlar. Onları ibretle izliyorum.

Demokrasiler kolay kazanımlar olmadı. Bedeller ödenerek elde edildi. Bazıları bizim bedel ödemediğimizi söyler. Oysa Türk halkı da çok büyük bedeller ödedi ve hala ödüyor. Daha büyük bedeller mi ödenmesi gerekiyor? bilmiyorum.

Burada hiçbir siyasi parti ayırmaksızın belirtmek istiyorum. Siz demokrasiyi gerçekten istiyor ve bu yolda adım atmak niyetinde misiniz? Önce Siyasi Partiler Yasası’nı ve seçim yasalarını değiştirin.

Ben devletin bir metafizik veya manevi varlık olmasını değil, insanlar tarafından kurulan bir hizmet teşkilatı olduğu inancını taşıyorum. Devletin amacı insana hizmet etmek ve insan hak ve özgürlüklerini güvenceye almaktır. Devlet bu amaca bağlı kaldığı sürece meşrudur. Ve görevleri bu amaçla sınırlıdır.

Temel insan hak ve özgürlükleriyle barışçılık esaslarını aşacak biçimde bir egemenlik hakkının sahibi değildir.
Bu devletin siyasi literatüründeki adı tam demokrasidir.

Demokrasi yeni dünya düzeninin ortak siyasi modelidir.

Sizce insan hak ve özgürlükleri bu Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasaları var oldukça hayat bulabilecekler mi?  
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel