Siyaset tüm insanlık alemine hizmet etmek için yapılması gerektiği; amaç toplumsal ve küresel refah ve mutluluk ise aracın insan olduğuna, bireysel refah ve mutluluğun öncelikle insan haklarına saygılı toplumsal düzenden geçtiğine inanıyorum.

İnsan hak ve özgürlüklerini tam anlamıyla teminat altına alan ifade, din ve girişim özgürlüklerinin vazgeçilmez olduğu, toplum iradesinin kayıtsız şartsız egemen olduğu, devletin gerek ekonomik, gerek sosyal, gerekse kültürel yaşama müdahalesinin asgari düzeyde bulunduğu; çağdaş, demokratik hukuk devletinin tesisinin başlıca görev olarak görmek cumhuriyetin kuruluş amaçlarındandır.

Cumhuriyetin içinin demokrasi ile taçlandırılması gereğinin Büyük Atatürk çağdaş medeniyetler hedefini gösterirken istediği de buydu.
Cumhuriyet toplum düzenini, adaleti, iç ve dış güvenliği sağlamak ve çevre ile tüketici hakları gibi insanın düzenlemesi zor olan alanları sahiplenmekle mümkündür.

Devlet bugüne kadar hem icranın başı, hem yönetimin başı konumundaydı. Sosyal ve ekonomik kurumların, devletin elinde olması ülkemizin gelişmesini engellemiş ve tekelci bir zihniyetin egemenliğini geliştirmiştir. Oysa devletten ayrılan sosyal ve ekonomik kurumların insanların ve halkın yaratıcı gücüyle yeniden nasıl şekillendiğini ve geliştiğini görüyoruz. Böylelikle devlet hantallığından büyük ölçüde 2 binli yılların başından itibaren kurtulup etkin ve dinamik bir yapıya kavuşmakta olduğumuzu da görmekteyiz. Kısacası cumhuriyetimizin içinin demokrasi ile taçlandıramadığımızdan dolayı büyük sancılar çektik ve bedeller ödedik. Büyük Atatürk’ün 1930’da en yakın arkadaşı Fethi Okyar’a Serbest Fırka’yı kurdurması aslında onun çok partili parlamenter demokrasi özleminden doğuyordu. Ama o dönem Cumhuriyet Dönemimizin çok sancılı geçeceğinin sinyallerini veriyordu.

Derin yapı rahat durmuyor, provokatif eylemlerini yine de sürdürüyordu ve Serbest Fırka çok kısa bir süre sonra kapanmak zorunda kalıyordu.
1946’dan buyana uygulanan çok partili parlamenter sistemin toplumumuz ve insanımız için Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile amaçlanan sonuçları vermemiş olmasının temelinde derin yapıyla birlikte yürürlüğe konan hiçbir anayasanın demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez koşulu olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsenmemiş olduğu gerçeği yatmaktadır.

***

Yargı, yürütme ve yasama olarak ifade edilen bu üç güç, demokratik hukuk devletinde birbirinden bağımsız ve yargı ağırlıklı olarak birbiriyle koordineli bir biçimde çalışmaları ilkesini bir türlü beceremedik. Oysa ülkemizde bu üç güce hiç kuşkusuz yasama (parlamento) egemen olagelmiştir. Aslında yürütme başı olması gereken devlet başkanının (Cumhurbaşkanı) toplum iradesi ile değil, bugüne kadar parlamentonun belirlemesi de demokratikleşmemiz önünde önemli bir engel oluşturduğunun da bilincinde olmamız gerekir. Tarafsızlığı ön görülen bu makam parlamentoda çoğunluk oyuna sahip siyasi irade tarafından seçilmekte olması parlamentoda çoğunluk oyuna sahip siyasi iradenin seçtiği devlet başkanının öngörülen tarafsızlığı bu nedenledir ki; her zaman tartışma konusu olmuştur. Neyse 10 Ağustos 2014’te cumhur kendi başkanını seçti ve bu sorun da ortadan kalktı. Öte yandan yürütmenin (hükümet) başı yani başbakan yine yasama organı tarafından belirlenmekte veya onaylanmaktadır. Yani parlamento siyasi iradeye tabidir. Onun temsilcisidir. Oysa yürütme toplum bütününe karşı sorumludur, parlamentoda oy çoğunluğuna sahip bir siyasi iradeye değil. Dolayısıyla yürütme de toplum tarafından seçimle belirlenmelidir.

Yargı ve yürütme topluma karşı doğrudan sorumlu olduğuna göre o zaman toplumsal iradenin egemen olması gerekmez mi?
Kısacası parlamenter sistemin gereklerini de yerine getirmekte bir hayli zorlandık. Zorlanmaya da devam ediyoruz.

***

Siyasi partilerimiz üyelerine güvenmediği bir sistemin demokratikleşmesi de pek zor görünüyor. Halkın önüne sandık koymak elbette demokratik bir zorunluluk. Ama parti yönetimini ve temsilcilerini belirleyecek olan parti üyelerinin önüne sandık koymamak ne derece demokrasi ile bağdaştığı konusu bence ivedilikle tartışmaya açılmalı.

Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasaları toplumumuzun tüm katmanları tarafından tartışılmalıdır. Ve derhal demokratik bir yöntem belirlenmelidir. Yoksa Cumhuriyetimizin kuruluş amaçlarına ve içinin taçlandırılmasına çok geç kalmış olmanın sancılarını daha çok çekeriz.  
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner42

Haber Sabah
Manset24 Haberleri
Haber Entel