Ne yazık ki ülkemizde siyaset, çözüm üretmekten çok konuşmak üzerine kurulu. Meydanlarda, ekranlarda sürekli konuşan ama aslında hiçbir şey söylemeyen siyasetçilerle dolduk. Bir vatandaşa, “A Partisi’nin Genel Başkanı’nın konuşmasından aklınızda kalan bir cümle var mı?” diye sorsanız, çoğunlukla cevap alamazsınız. Çünkü ortada somut çözüm önerileri yok; varsa yoksa karşılıklı suçlamalar, “o yaptı, bu yapmadı” şeklinde bitmeyen atışmalar…
Oysa siyasetin özü, sorunları tespit etmek ve onlara çözüm üretmektir. Siyasi partiler iktidara gelmek için kurulur; alternatif olmak, yeni yollar sunmak zorundadır. Ama bizde siyaset kısır bir döngüye sıkışmış durumda. Siyaset, önce insan, sonra toplum, sonra da dünya için yapılmalıdır; fakat bizde herkes kendi çıkarının peşinde koşuyor.
Bu Sistem Değişmeli
Evet, sistem köklü bir değişime muhtaç. Başkanlık sistemi, gerçek bir başkanlık sistemine dönüştürülmeli. Başkan, yürütmeyi belirleyip yönetmeli; yasama ise tamamen bağımsız kalmalı. Bunun için de başkanın aynı zamanda parti başkanı olmaması gerekir. Peki, muhalefet partilerinden bu konuda ciddi bir öneri duydunuz mu?
Yıllardır süregelen ve 12 Eylül’ün kokuşmuş kalıntısı olan Siyasi Partiler Yasası hâlâ yürürlükte. Demokratik bir anlayışla yeniden düzenlenmesi gerektiğini gündeme taşıyan bir parti var mı? Yok. Oysa gündeme gelmesi gereken o kadar çok konu var ki…
Biz ise bu temel meseleleri tartışmak yerine, “Sen yaptın, ben yapmadım. Sen yedin, ben yemedim.” kavgasının içinde debeleniyoruz. Kısacası, siyasetimiz de tıpkı leyleğin ömrü gibi laklakla geçiyor.