İkinci dünya savaşı sonrası ABD Başkanı Rozvert ile SSCB Başkanı Stalin masaya oturur ve dünyayı bir güzel paylaşırlar o zamanlar da Türkiye Rusya ile iyi ilişkiler içerisinde ancak Rozvert doğu Avrupanın bir kısmını ruslara vererek Türkiye’yi ister. Stalin de kabul eder ve Türkiye ile ilişkileri bozmak adına Türkiyeden boğazları ve doğu illerinden bir çoğunu topraklarına katacağını ilan eder. Bunun üzerine Türkiye ABD’ye yanaşarak bu duruma müdahil olmasını ister. Bunun üzerine ABD Türkiye’ye çok partili parlementer sisteme geçer ve uygularsa gereken desteği verebileceğini bildirir…
Bunun üzerine Çok partili parlementer sisteme geçen Türkiye hepimizin bildiği gibi 1946 seçimlerinde antidemokratik bir açık oy gizli tasnif sistemi uygulayarak seçimi CHP kazanır. Ancak 1950 seçimlerinde bu yöntemi uyğulayamadı ve seçimlerden ağır yenilgi aldı.
Sonrasını hepimiz biliyoruz ABD iktidar olan hiçbir partiye güvenmeden kendi işbirlikçilerini hep hazır tuttu, onları yetiştirdi, 1948 yılında ABD’ye gönderilen 16 subay’ın 15’i sözde solcu ama bu subayların 14’ü 1960 darbesinin içinde yer alması manidardır. 1960 darbesi sonrası kurulan hükümetler ve devamında hep aynı senoryalar yazılarak oyuncular tahsis ederek bu oyun oynandı.
71 muhtırası 80 ihtilali ve sonrası hepsine bedel ödedik. Zindanlarda işkenceler idamlar, ne adına?Hiç düşündünüz mü? Bu ülkenin çocukları öyle işlendi ki kardeş kardeşi acımadan hunharca öldürebilecek robotlar haline geldi ve binlerce insanımızı kaybettik. Hele, hele 1970’ler de üniversite gençliğimizin en beyin insanlarını kaybettik. 1980 darbesi ve sonrası anlatmak bile zul geliyor 15 Temmuz’u yıllar önce kafalarına koyup hayata geçirmeye çalışan işbirlikçiler şap’a oturunca gerçek Türk halkının neler yapabileceğini gördüler. Ve bize ithal ettikleri vesayetçi ‘çok partili parlamenter’ sistemin hem darbe hem de vesayet ürettiğinin farkına varan halkımızın talebi bu sistemin sonlandırması ve istikrarlı yönetimlerin oluşması yönündeydi…
Yöneticilerimiz bunun farkındaydı bilhassa MHP Temmuz sonrası her zor dönemde olduğu gibi burda da işin vahabetini görerek sistemin değişmesi konusunda önemli bir adım attı. Ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini önerdi biliyordi ki bu Cumhuriyet’in içinin demokrasi ile taçlanması konusu artık çok gecikmiş ve gereken önlemlerin alınması zamanının geldiğini vurguluyordu…
Hemen karşı çıkışlar elbette olacaktı çünkü ^sistemden beslenenler sistemi değiştiremez^ Bu hırçınlık nerden kaynaklandığını biliyoruz. Karşıt oy verenleri İzmir de denize dökecek kadar gözleri kararmış. Vay anam vay yetmezmiş gibi Avrupaya ne oluyor hayır niye diyor. Yıllarca bu ülkede istediklerini yaptılar bizi birbirimizi kırdırdılar, darbeler yaptılar şimdi de Hayır diyorlar. NEDEN? İşte bubun cevabını verebilenler ve anlayanlar gibi Ben de EVET diyorum…